yer etmeye başlıyor. Keskin şekilde meydana gelen
değişimlere toplumun makul bir hızda uyum sağlamasının zorlaştığını belirten
uzmanlar, Türk toplumunun bu zamana kadar aile, komşuluk, akrabalık, hemşerilik
gibi dayanışma ağları ile ekonomik krizlerin üstesinden gelmeyi başardığını
ifade ediyor. Uzmanlar, Cumhuriyetin kuruluşundan beri Türk toplumunun
belleğinde sürekli olarak Sevres Sendromu olarak adlandırılan bölünme ve bekaa
sorunu olduğuna dikkat çekiyor ve toplum sağlığı için geçmişle barışılmasını
tavsiye ediyor.
Bir Üniversite İnsan
ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Barış Erdoğan,
toplum sağlığını etkileyen faktörler hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Bireysel sağlık için sosyal ortam da önemli
Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlığı, bireyin fiziki, ruhsal ve
sosyal açıdan tam bir iyi oluş hali olarak tanımladığını belirten Prof. Dr.
Barış Erdoğan, “Bireysel sağlık için biyolojik faktörlerin dışında nasıl bir
sosyal ortamda yaşadığımız önemli. Sağlıklı bir toplumda sağlıklı bireyler
olur. Ancak tıpkı bireyler gibi toplumlar da yorulur, yıpranır ve travmalar
yaşar. Uzun yıllar süren savaşlar, etnik ve mezhepsel çatışmalar, doğal
felaketler, iklim krizleri, kitlesel göçler, ekonomik krizler, teknolojik
değişimler sonucu aile, iş hayatı, toplumsal ilişkilerde meydana gelen hızlı ve
köklü değişiklikler tek tek bireyleri olduğu gibi onun ötesinde toplumda
hastalıklı durumların ortaya çıkmasına neden olabiliyor.” dedi.
Krizlerin süresi uzadıkça etkileri yayılıyor
Krizlerin, çatışmaların süresi uzadıkça ve etkileri toplumun
geneline yayıldıkça toplumsal hafızada yer etmeye başladığını ifade eden
Erdoğan, “Toplumun kuşaklar boyu sağlıklı davranışlar sergilemesine ya da
rasyonel kararlar almasına engel bile olabilirler. Ancak en nihayetinde toplum
akıl sağlığını korumak için bu oluşan yeni duruma bir şekilde uyum sağlar,
sağlamak zorunda kalır. Eskinin değer ve normları yumuşar, değişir, toplum
standartlarını aşağıya çeker ve yeni durumu normalleştirir. Bundan sonra onu
sağlıklı olarak adlandırmaya başlar.” diye konuştu.
Keskin değişimler psikolojik sorunlara yol açıyor
Prof. Dr. Barış Erdoğan, toplumsal değişimin kaçınılmaz
olduğuna ve toplumun ilerlemesi açısından iyi sonuçlar sağlayabildiğine dikkat
çekti ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Teknolojik değişimler gibi zamana yayılan değişimler aile,
hukuk, ekonomi gibi yapıları değiştirir ama toplum bunlara uyum sağlamakta
zorluk çekmez. Ancak savaş, şiddetli ekonomik kriz, kitlesel göç gibi ani ve
keskin şekilde meydana gelen değişimlere toplumun makul bir hızda uyum
sağlaması zordur. Bu tip durumlarda anomi dediğimiz geçmişin norm ve
değerlerinin yok olduğu ya da eksik kaldığı ama yerlerine de yeni normların,
sosyal kontrol mekanizmalarının henüz oluşturulamadığı bir süreç yaşanır. Bu
gibi zamanlarda toplum genelinde psikolojik sorunlar ortaya çıkar,
saldırganlık, suç ve intihar olaylarında artış olur. Bir ekonomik krizle
beraber alışık olduğu yaşam standartlarını, tüketim alışkanlıklarını kaybeden
bireyler yeni yaşam tarzına alışmakta güçlük çekebilirler. Bazı bireyler bu
duruma standartlarını değiştirerek uyum sağlamaya çalışır. Bazı bireyler ise ya
kabuklarına çekilir, asosyalleşir, intihar eder ya da agresifleşir.”
Toplum belleğinde Sevres Sendromu var
Cumhuriyetin kuruluşundan beri toplumsal belleğinde sürekli
olarak Sevres Sendromu olarak adlandırılan bölünme ve bekaa sorunu yer alan
Türk toplumunun son yıllarda büyük sosyal ve ekonomik değişimlere maruz
kaldığını vurgulayan Prof. Dr. Erdoğan, “Demografik yapıyı ve sosyal dokuyu
önemli ölçüde dönüştürmeye başlayan mülteci krizi önemli bir örnek olarak
sayılabilir. Komşu ülkelerden gelen milyonlarca göçmen işverenler için ucuz
işgücü, konut sahipleri açısından karlı bir müşteri oldular. Ancak milyonlarca
Türk vatandaşı daha ucuza çalışan bu kitle karşısında ya işini kaybetti ya
geliri azaldı. Aynı şekilde konut kiraları talep çoğalınca yükseldi. Üstüne
bütün dünyayı saran koronavirüs diğer yapısal sorunlarla beraber ekonomiyi daha
da kırılgan hale getirdi. Tüm bu değişimler ister istemez Türk toplumunda
geleceğe yönelik gerçek ya da kurgu kaygıları artırıyor.” dedi.
Geçmişle barışmak toplumsal terapi etkisi yaratacaktır
Prof. Dr. Barış Erdoğan; bu zamana kadar aile, komşuluk,
akrabalık, hemşerilik gibi dayanışma ağları ile Türk toplumunun özellikle
ekonomik sorunların üstesinden gelmeyi başardığını söyledi ve sözlerini şöyle
tamamladı:
“Ancak bu geleneksel sosyal dayanışma ağları şehirleşme, bireyselleşme, tüketim alışkanlıklarımızın hızla değişimi ile çatırdıyor, yetmiyor. Bu geçmişte Batı’da da böyle olmuştu, şimdi Türkiye’de böyle oluyor. Bireyler bu ağır yükü tek başına taşımakta güçlük çekiyorlar. Kaçınılmaz olan toplumsal değişim karşısında toplumsal sağlığı koruyabilmek için yapılması gereken resmi sosyal dayanışma ağlarını güçlendirmek, bireylere her ne olursa olsun benim yanımda, bana sahip çıkacak resmi kurumlar olduğu inancını yaratmak ve sağlamaktır. Ayrıca birçok ülkede yapıldığı gibi toplumsal travmalara neden olan olaylarla yüzleşmek ve geçmişle barışmak günümüzdeki moda tabiriyle helalleşmenin bir çeşit toplumsal terapi yerine geçeceği için toplumun sağlığı açısından önemli olduğunu söyleyebiliriz.”
Yazarlar
Resim Galerisinden